
HZ. MUHAMMED'İN TOPLUMSAL BARIŞA YÖNELİK ETKİNLİKLERİ
Hz. Muhammed, İslam dinini tebliğ etmeye başladığı ilk andan itibaren İslam
dinine girenleri hangi ırk, kabile ve ülkeden olursa olsun eşit kabul etmiştir. Kan
bağıyla oluşan kardeşliğin yerine İslam kardeşliğini getirmiştir. Peygamberimiz, bir yandan insanlara Allah’ın varlığını ve birliğini anlatırken, diğer yandan da bu inanç
etrafında toplananları din kardeşliğinde birleştirip kaynaştırmıştır.
Hz. Muhammed Medine’ye Hicret ettiğinde şehirde değişik inanç gurupları
yaşıyordu. Arap asıllı Evs ve Hazreç kabilelerinin yanında Yahudi dinine inanan Beni
Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kurayza kabileleri mevcuttu. Bu kabileler arasında zaman
zaman anlaşmazlıklar yaşanırdı.
Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlar Mekke’deki evlerini, mallarını
ve bütün varlıklarını memleketlerinde bırakarak Medine’ye gelmişlerdi. Hiçbir şeyleri
yoktu. Peygamberimiz öncelikle Mekke’den hicret eden muhacirlerden her birini,
Medineli ensardan biri ile kardeş ilan etti. Medineli Müslümanlar elindeki tüm
imkânları Mekke’den inançları uğruna hicret eden Müslüman kardeşleriyle paylaştılar. Bu kardeşlik Kur’an-ı Kerim’de Enfal Süresi 72. ayette şöyle ifade edilmektedir:
“Onlar ki inandılar, hicret ettiler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla mücadele ettiler.
Onlar ki (Medineliler) yurtlarına hicret edenleri barındırdılar ve yardım ettiler.
İşte onlar birbirlerinin yardımcısı ve koruyucusudurlar…”
Peygamberimiz, Medine’de barış ve huzur ortamını sağlamaya yönelik çalışmalar yaptı. Yıllardır birbiriyle düşman olan Evs ve Hazreç kabilesini barıştırdı ve İslam
kardeşliği çatısı altında birleştirdi.
Hz. Muhammed Medine’de yaşayan bütün gurupları bir araya getirdi ve “Medine
Sözleşmesi” olarak bilinen bir anlaşma yaptı. Anlaşmanın amacı kişilerin barış
içinde özgürce yaşayabilecekleri bir ortam hazırlamaktı. Bu anlaşmaya göre inancı
ne olursa olsun Medine’deki tüm guruplar barış içinde özgürce yaşayabileceklerdi.
Medine Sözleşmesinin maddelerinden bazıları şunlardır:
1. Yahudiler kendi dininde serbest olacaklar.
2. Müslümanlarla Yahudiler, barış içinde yaşayacaklar.
3. Şehir dışından bir saldırı olursa Medine birlikte savunulacak.
4. İki taraftan biri, üçüncü bir tarafla savaşırsa diğer taraf yardımcı olacak.
5. Müslümanlarla Yahudiler arasında bir anlaşmazlık çıkarsa Hz. Muhammed hakem kabul edilecek.
Hz. Muhammed’in İslam’ı tebliğe başladığı ilk günden itibaren kardeşlik, barış
ve güvene dayalı yaptığı çalışmalar sonucunda Medine’de özgür ve mutlu bir toplum
oluşmuştur.
Hz. Muhammed İslam’ı yayma çabalarına Medine’ye hicretten sonra da devam
etti. Getirdiği din evrensel bir dindi. Bunun gereği olarak İslam’ı yeryüzündeki
bütün topluluklara ulaştırması gerekiyordu. Çünkü İslam’ın ilkeleri bütün insanları
iyi ve güzel davranışlara yöneltmeyi, onları kurtuluşa erdirmeyi amaçlıyordu. Yüce
Allah Kur’an-ı Kerim’de Enbiya süresi, 107. ayette bu konuda şöyle buyurmaktadır;
“(Resulüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” Bu nedenle sevgili
Peygamberimiz de İslam’ı bütün milletlere ve topluluklara ulaştırmaya çaba göstermiştir.
Peygamberimiz Medine’de ilk iş olarak Mescid-i Nebi adı verilen mescidi yaptırdı.
Burada sadece namaz kılınıp, ibadet edilmiyordu. Peygamberimiz Müslümanları
sık sık burada topluyor, onlara dinin emirlerini anlatıyordu. Mescit Müslümanların
eğitim-öğretim faaliyetlerini yürüttükleri yerdi. Müslüman toplumu ilgilendiren
konular burada tartışılıp karara bağlanıyordu. Medine dışından gelen yabancı ülke
temsilcileri burada ağırlanıyor, görüşmeler burada yapılıyordu. Yani mescidin birçok
fonksiyonu vardı.
Hz. Muhammed mescidin bitişiğinde “Suffe” denilen bir bölüm yaptırmıştı.
Yoksul, kimsesiz, yetim kişiler ve Medine dışından İslam’ı öğrenmek için gelenler
burada kalıyordu. Peygamberimiz Suffe’de kalanlarla daha yakından ilgilenir, gelen
ayetleri öğretir, onları İslam dini hakkında bilgilendirirdi. Peygamberimiz Suffe’de
yetişen sahabeleri başka topluluklara İslam’ı anlatmak için görevlendirmiştir. Ayrıca
Peygamberimiz Bedir savaşında esir alınan okuma yazma bilen bazı kimseleri
Suffe’de görevlendirmişti. Bu kişiler on Müslümana okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest kalacaklardı. On Müslümana okuma yazma öğretenlerden bir kısmı
serbest kalıp Mekke’ye döndü, bir kısmı da Müslüman olarak Medine’de kaldı.
Mekke müşrikleri Medine’deki Müslümanları kendileri için tehdit gördüler.
Mekkeli müşriklerle Müslümanlar arasında Bedir (624), Uhud (625) ve Hendek (627)
savaşları oldu. 628 yılında yapılan Hudeybiye Barış anlaşması ile savaş dönemi sona
ermiş oldu. Hz. Muhammed sağlanan barış ortamında çevrede bulunan devlet başkanlarını ve toplulukları İslam’a davet etti.
Hz. Peygamber’in Bizans İmparatoru Herakleios’a gönderdiği mektup:
“Bismillâhirrahmânirrahîm. Allah’ın kulu ve Peygamberi Muhammed’den Bizans İmparatoru Herakleios’a.
Hidayete uyanlara selam olsun. Seni İslam’a çağırıyorum. İslam’ı kabul et ki kurtulu-
şa eresin. Allah da sana mükâfatını iki kat versin. Eğer kabul etmezsen halkın günahını sen çekersin. “Ey Ehl-i Kitab! Sizinle bizim aramızda müşterek olan söze geliniz. Sadece Allah’a kulluk edelim ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın.
Eğer yüz çevirirlerse, şahit olun biz Müslümanız, deyiniz”. (Âl-i İmrân suresi, 64.
ayet.) Herakleios, Hz. Peygamber’in elçisini o sırada bulunduğu Kudüs’te (veya Humus’ta) kabul etmiş; yine o esnada Suriye’de bulunan Ebû Süfyan ve arkadaşlarından Hz. Peygamber hakkında bilgi almıştır. Herakleios onlardan edindiği bilgilerin peygamberlik vasıflarına uygun olduğunu belirtmiş, onun peygamber olduğuna kanaat getirmiş, ancak tebaasının Hristiyanlığı terk etmeye karşı olduğunu ileri sürerek İslam’ı kabule yanaşmamıştır. Elçiye iyi davranmış hediyeler vererek göndermiştir.
Hudeybiye Antlaşması iki yıl sonra Mekkeli müşrikler tarafından bozuldu. Bunun
üzerine Peygamberimiz bir ordu topladı ve 630 yılında Mekke üzerine yürüdü.
Mekkeli müşrikler karşı koymaya cesaret edemediler ve Mekke, Müslümanlar tarafından
630 yılında fethedilmiş oldu. Hz. Muhammed Müslümanlarla birlikte Kâbe’yi
putlardan temizledi ve Kâbe’yi tavaf etti. Peygamberimiz daha önce kendisine eziyet
edenleri affetti. Hz. Muhammed’in bu tutumu karşısında Mekkelilerin önemli bir
kısmı Müslüman oldu. Hz. Muhammed tekrar Medine’ye döndü. Mekke’nin fethinden
sonra farklı bölgelerden birçok gurup Medine’ye gelerek Müslüman oldular.
