
Hz Muhammed'in Hicreti; Mekkeli müÅŸrikler Hz. Muhammedi öldürmek için kati kararlar alıyor... Åžimdi hicret sırası Hz. Muhammed'e gelmiÅŸti. Ellerinin altındayken bir ÅŸey yapamadıkları bu insan eÄŸer Medine'ye hicret edecek olursa bu iÅŸ iyice çığırından çıkacaktı. Ä°leride çok büyük bir darbe ile karşılaÅŸacaklarının hesap ve kitabını yapan Mekke müÅŸriklerinin ileri gelenleri Resulü Ekrem Efendimiz'in dedelerinden Kusay bin Kaab'ın konağı olan Daru'n-Nedve'de toplandılar.
Bu iÅŸi kökünden halledecek kararı alacak ve Mekke'den çıkmadan Hz. Muhammed'in hayatına son vereceklerdir. Bunların bu kapsamlı toplantıda gizlice aldıkları kararı Cebrail Hz. Muhammed'e ÅŸöyle haber vermiÅŸti: '' Ve hatırla ey Muhammed! Hakikati inkara ÅŸartlanmış olanlar(kafirler) seni tebliÄŸden alı koyup durdurmak, öldürmek yahut sürgün etmek için sana karşı nasıl ince tuzaklar kuruyorlardı. Onlar hep böyle tertipler peÅŸinde koÅŸarken Allah onların bu tertiplerini boÅŸa çıkarttı. Çünkü Allah bütün bu tuzak kuranların üstündedir.''
MüÅŸriklerin Daru’n-Nedve'de aldıkları Hz. Muhammed'i öldürme kararını ayet apaçık açıklıyordu. Bu kararı bir gece Mekke'nin gözü dönmüÅŸ gençlerinin içinden seçtikleri kiÅŸilere yaptıracaklardı. Bu sayede her kabileden davet ettikleri bu gençler aracılığı ile Hem Hz. Muhammed'den hem de fidyeden kurtulacaklardı. Bu fikir Ebu Cehl'in fikriydi. Bu fikre, toplantıya Necidli bir ihtiyar kıyafetine bürünerek ve kendini Necidli ihtiyar olarak tanıtan ÅŸeytan bile hayret etmiÅŸti. Bu katliamı gerçekleÅŸtirecek gençler belirlenmiÅŸ, günü ve zamanı ayarlanmıştı. Katil gençler silahlandırıldı ve kararlaÅŸtırılan gün Resulullah'ın evi muhasaray alındı. O'nu gecenin yarısında, uykunun en derin anında öldüreceklerdi.
Cebrail bir kez daha gelerek Peygamberimiz'e ''Ey Allah'ın Resulü bu gece yatağında yatma'' emrini verdikten sonra O'na alınması gereken tedbirleri de anlatmıştı.
Åžöyle ki: Peygamber Efendimiz her zaman yatıp dinlendiÄŸi yataÄŸa Hz. Ali'yi yatıracak, Hadramut iÅŸi yeÅŸil cübbesini Hz. Ali'nin üzerine örtecek, daha sonra Yasin-i Åžerif'in ilk ayetlerini okuyarak, avucuna aldığı bir parça toprağı kendisini öldürmek için bekleyen gençlerin üzerine doÄŸru savuracak ve hane-i Saadetten ayrılacaktı. Bütün bu tedbirler Cebrail tarafından O'na anlatılmıştı.
Bu sayede, müÅŸriklerin almış oldukları katletme kararından ayrıntıları ile birlikte haberdar olan Allah'ın Resulü Hz. Ali'ye yukarıda anlatılanları aktararak yatağında yatma talimatını verdi. Sonra ona ayrıca '' Sana onlardan herhangi bir zarar eriÅŸmeyecektir.'' buyurarak endiÅŸelenmemesini hatırlattı.
Bu büyük tehlike karşısında bile Allah’ın Resulü metanetini hiç kaybetmeden Hz. Ali'ye, kendisine çoÄŸu müÅŸriklerin muhafaza edilmek üzere emanet ettikleri, yükte hafif, ancak parada ağır eÅŸyalarını teker-teker göstererek, emanetleri en kısa zamanda sahiplerine teslim etmesini ve onun da Medine'ye hicret etmesi emrini verdi. Hz. Ali bu talimata başım gözüm üstüne diyordu. Onu bu teslimiyetini Cenab-ı Hak ÅŸu ayetlerle övmüÅŸtür: '' Ä°nsanlar arasında öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendisini feda eder. Allah ise kullarına karşı daima ÅŸefkatlidir.''
Bu gecenin en dikkat çekici yeri: Katil gençler evin çevresini sarıp, katliam yapacakları saati bekledikleri bir anda, ''Allah'a tam bir teslimiyetle baÄŸlı Hz. Muhammed kendine özel olan ibadetlerini yaptıktan sonra, her zaman yaptığı duasına ek olarak Ä°sra Suresi'nin 80. Ayetini okuduktan sonra, ''Ey Rabbim! GiriÅŸeceÄŸim her iÅŸe, doÄŸruluk ve içtenlik üzere girmemi, bırakacağım her iÅŸten de doÄŸruluk ve içtenlik göstererek çıkmamı saÄŸla ve bana katından destekleyici bir güç, bir tutamak bahÅŸet.'' diyerek duasını tamamladı. Bu duanın ardından Yasin-i Åžerif'ten okuması istenilen ayetleri yüksek ses ile okumaya baÅŸladı. Bu ayetlerde ÅŸöyle buyruluyordu:
'' Sen ey insanoÄŸlu! DüÅŸün bu hikmetle dolu Kur'an'ı. Gerçek ÅŸu ki, Sen Allah'ın elçilerinden birisin. Kudret sahibi ve rahmet kaynağından indirilmiÅŸ olanın sayesinde dosdoÄŸru bir yol üzeresin. Bu Kur'an üstün ve çok merhametli Allah tarafından ataları uyarılamamış, bu yüzden gaflet içerisinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiÅŸtir. Ä°nkarda ısrarlarından dolayı onların çoÄŸuna karşı Allah'ın gazab va'di gerçekleÅŸecektir. Biz bu inkarcıların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelerine kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır. Göremesinler diye de ön ve arkalarına sedler ve üzerlerine de perdeler çektik. Artık onları uyarsan da uyarmasan da bir ÅŸey deÄŸiÅŸmez, onlar inanmazlar.
Hz. Ali verilen talimat üzerine Resullullah'ın Mübarek yatağına yattı ve yeÅŸil cübbeyi üzerine çekti. Allah'ın Resulü de avucuna aldığı toprağı katillerin ve olayı seyredecek olanların üzerine ''Ya Rab! Ayetine vücut ver'' diyerek serpti. Daha sonra Allah'ın Resulü hane-i saadetten ayrıldı.
O beklenen saat gelmiÅŸti. Katiller hızla hane-i saadetin kapısına yüklenerek içeri girdiler. Hz. Ali'nin üzerindeki yeÅŸil cübbe sıyrılarak, ruhu baÅŸka bir alemde, bedeni Resulullah'ın yatağında olan Ali uyandırılmıştı. Åžaşıran katiller Hz. Ali'yi hırpalayarak Resulullah'ı sormaya baÅŸladılar. O sakin bir ÅŸekilde ''Allah'ın emri ne ise onu yapmaya gitmiÅŸtir.'' diyerek üstü kapalı bir ÅŸekilde hicret ettiÄŸini ifade etmiÅŸtir.
Mekke müÅŸrikleri tam bir kaosa düÅŸmüÅŸlerdi. Tek çareleri O'nu ne yapıp edip Medine'ye ulaÅŸmadan yakalayıp iÅŸini bitirmekti. O''nu aramaya baÅŸladılar. Hâlbuki O, Cebrail refakatinde ve onun korumasında hala Mekke2de idi. O günün öÄŸle sıcağında penceresinden kızı AiÅŸe ile etrafı seyreden Hz. Ebu Bekir, Hz. Muhammed'in evine doÄŸru yaklaÅŸtığını görünce, beklenmeyen bir saate eve geliÅŸi Ebu Bekir Ve AiÅŸe'nin dikkatini çekmiÅŸ, fevkalade bir durum olduÄŸunu anlamışlardı.
Hz. Ebu Bekir Peygamber Efendimiz'i içeri aldı ve Resul'u Ekrem vaziyeti haber vererek hicret emri aldığını bildirdi.
. Hz. Ebu Bekir biraz endiÅŸe ve korku ile ''maiyyet-i seniyyenize kabul buyrulacak mıyım? Yani: seninle beraber bana da hicret müsaadesi var mı? Diye sordu.
Resulullah; '' Rabbim seni bana yol arkadaşı yapacak, sabret dememiÅŸ miydim? Ä°ÅŸte arzun yerine geldi, beraberce gideceÄŸiz buyurdu.'' Hz. Ebu Bekir sevinçten aÄŸlıyordu. Hz AiÅŸe diyor ki: '' Sevinçten dolayı bir erkeÄŸin bu denli aÄŸladığına ilk defa ÅŸahit oldum ve hayret ettim.''
MeÅŸhur kılavuz Abdullah Ä°bn-i Üreykit de yol gösterici olarak tutuldu ve yolculuÄŸa eÅŸlik edecek develer teslim edilerek cebel-i Sevr’e gelmesi tembih edildi. Ortalık karardıktan sonra bir süre Sevr’de saklanmak üzere yol çıktılar.
Hz. Muhammed Medine’ye Hicret Ediyor!
Allah Resulü hicretten baÅŸka çıkacak yol olmadığı için çok sevdiÄŸi Mekke’yi Ayeti Kerime’nin de emri ile terk etmek zorunda kalmıştı. Ayette ÅŸöyle buyuruyordu: ‘’Melekler kendilerine zulmeden kimselere canlarını alırken soracaklar: Neyiniz vardı sizin. Onlar: ‘’ Biz yeryüzünde çok güçsüzdük. Peki, Allah2ın arzı sizin kötülük diyarını terk etmenize yetecek kadar geniÅŸ deÄŸil miydi?’’ Diyecekler. Böylelerinin varış yeri cehennem’dir. Ne kötü bir yer.
Gerek Hz. Muhammed, gerekse müminler inandıkları hakikatleri hayata geçirme hususunda baskı, zulüm, iÅŸkence görüldüÄŸü yerden, daha rahat ve zulme maruz kalmadan dini hayatın yaÅŸanacağı bir yere yukarıdaki ayet ve diÄŸer ayet-i kerimelerin amir hükümlerini yerine getirmek için hicret etmek zorunda kalmışlardı.
Sevr MaÄŸarasına hiçbir problemle karşılaÅŸmadan ulaÅŸan Hz. Muhammed’i dinlenmek üzere maÄŸaranın yanına oturan Hz. Ebu Bekir, önce maÄŸaraya inerek, gereken temizliÄŸi yaptıktan sonra olası tehlikeyi de önlemek için üzerlerindeki elbiselerden ve yanında getirdiÄŸi eÅŸyalardan bir kısmını yırtarak delik ve oyukları kapattı. Ardından Resulullah’ı içeri aldı. Yorgun bir halde olan Allah’ın Resulü’nü, dinlenmesi için dizlerine yatırdı.
Hz. Muhammed geceyi Hz. Ebu Bekir’in dizinde uyuyarak geçirdi ve sabah ile birlikte büyük bir tehlike ile yüz yüze gelmiÅŸlerdi. Ä°zciler maÄŸaranın önünde bu iki dostun izini sürmüÅŸ konuÅŸuyorlardı.
‘’Ä°ÅŸte burada iz bitiyor.’’ Hz. Ebu Bekir ‘’ Ama Ya Resulallah! Canım sana feda olsun, vallahi düÅŸmanlar maÄŸaranın önünde.’’ Allah’ın Resulü yine sakin bir ÅŸekilde Ebu Bekir’e:’’ Korkma! Allah bizimle beraberdir.’’ Diyerek teskin ediyordu.
Cenab-ı Hak bu iki dostu mucizevi bir ÅŸekilde kurtarmıştı. Hz. Muhammed ve Ebu Bekir maÄŸaraya sığındıktan sonra, maÄŸaranın aÄŸzını örümcek ağı ile örmüÅŸ, ayrıca bir çift güvercin maÄŸaranın aÄŸzını kapatırcasına bir aÄŸacın üzerine yuva yapmış ve yumurtalarını bırakmıştı. MaÄŸaranın dışındaki izciler ısrarla iz burada bitiyor diyordu. Israrla maÄŸaraya inelim demelerine raÄŸmen, yanındakiler maÄŸaranın örümcek ağı ile kaplı olmasından dolayı maÄŸaraya inmemiÅŸlerdi ve iki Allah dostu bu tehlikeyi atlatmışlardı.
Üç gün sonunda kılavuz Abdullah b. Üreykit’le birlikte Sevr’den çıktılar ve kendileri için hazırlanan develere binerek bir gün sonra Kudeyt denilen yerde konakladılar. Karınlarını doyurduktan sonra iki Allah dostu ve Üreykit Küba’ya doÄŸru yola çıktılar.
Medineli Müslümanlar Resulullah’ı Karşılıyor!
Peygamber Efendimizin Mekke’den ayrıldığını öÄŸrenen Medine’li Müslümanlar, sabahın erken saatlerinden itibaren sıcak basıncaya kadar Harra denilen yerde günlerce beklemiÅŸlerdi. Bir pazartesi günü Resulullah2ı beklemek için yine aynı yere çıkmış, bir süre bekledikten sonra dönmüÅŸlerdi. Bu arada bir Yahudi evinin damında, beyaz elbiselere bürünmüÅŸ Resulullah ve Beraberindikelerin geliÅŸini görmüÅŸ ‘’ Ey Arab TopluluÄŸu! Günlerdir beklediÄŸiniz kiÅŸi iÅŸte geliyor’’ diyerek bağırmaya baÅŸladı. Çoluk çocuk büyük heyecanla yollara dökülmüÅŸ, Resulullah’ı büyük bir coÅŸku ile karşılamışlardı. Çok yorulan Allah Resulu’nün Medine’ye girmeden evvel Kuba’da bir süre dinlenmesi gerekiyordu. Bu coÅŸkulu ve muhterem topluluk O’nu Kuba’ya kadar uÄŸurladı. Allah Resul’ü Kuba’da 14 gün kaldı.
Hz. Ali Peygamber Efendimiz, Resulullah’ın emanetlerini sahiplerine üç gün içerisinde teslim etti ve gece gündüz yolculuk yaparak Kuba’da Kâinatın Efendisine yetiÅŸmiÅŸti. Bu zorlu yolculukta Hz. Ali’nin ayakları ÅŸiÅŸmiÅŸ ve kan içinde kalmıştı. Hz. Ali’yi bu halde gören Resulullah onu baÄŸrına basmış ve aÄŸlamıştı. GözyaÅŸları içinde Hz. Ali’nin ayaklarını ÅŸifa olsun diye sıvazlamış ve mucizevi bir ÅŸekilde Hz. Ali ÅŸifa bulmuÅŸtu.
Kuba’da Ä°lk Mescidin Ä°nÅŸası:
Hz. Muhammed’in hayatını kaleme alan tarihçiler Resulullah’ın Kuba’da kaldığı günlerde Sahabe-i Kiram’la Ä°slam’ın ilk mescidini inÅŸa ettiÄŸini belirtirler. Bu mescidin inÅŸasında Hz. Muhammed bizzat çalışmış, hatta bir seferinde büyükçe bir taşı kucaklayarak mescidin temeline koymak üzere belini zorlamıştı.
Çok samimi duygular içinde inÅŸa edilen mescid-i Åžerif Cenab-ı Zü’l-Celal tarafından ‘’Takva Mescidi’’ diye isimlendirilmiÅŸtir.
Ranuna’da Ä°lk Cuma Namazı:
Resul-i Ekrem bir Cuma günü yüz kiÅŸide fazla bir toplulukla Kuba’dan Medine’ye doÄŸru hareket etti. Bir süre yolculuktan sonra devesinin yönünü yolun soluna doÄŸru çevirerek Beni Salim bin Avf yurduna ve Ranuna denen vadiye indi. Cuma saati yaklaÅŸmıştı. Herkes Cuma namazı için gerekli hazırlıkları yapmış ve Kainatın Efendisi ‘’Ey iman edenler! Cuma günü namaza çaÄŸrıldınız (ezan okunduÄŸu)zaman, Hemen Allah’ı zikir için koÅŸun ve alışveriÅŸi bırakın. EÄŸer bilmiÅŸ olsanız elbette bu sizin için daha hayırlıdır.’’ BuyurmuÅŸtu. Bu emrin gereÄŸi olarak Ä°slam’da ilk Cuma namazını ard arda iki hutbe okuyarak Hz. Muhammed Ranuna’da kıldırmıştır.
Resulullah (s.a.v)’in hicreti PeygamberliÄŸinin 13. Yılında, 23 Eylül 622 yılında gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bu tarihte Peygamber Efendimiz 53 yaşında idi.
HZ. MUHAMMED'Ä°N HÄ°CRETÄ°
